SİYAH OLDUĞU SÜRECE İSTEDİĞİNİZ RENGE SAHİP OLABİLİRSİNİZ

SİYAH OLDUĞU SÜRECE İSTEDİĞİNİZ RENGE SAHİP OLABİLİRSİNİZ

Henry Ford’un gezegene kitlesel üretimi öğrettiği günlere götüreceğim sizi. Ford fabrikalarının en önemli özelliği “hız” idi. Model T’nin montaj süresini 2 günden 93 dakikaya düşürdüler. Bunu üç şekilde başardılar. İşçilerin etrafına yerleştirilmiş yürüyen montaj hattı, sadece vida sıkmaktan sorumlu olacak derecede tek süreçte uzmanlaşmış işçiler ve tek renk üretim…

Fordizm felsefesi, bir üründen çok sayıda, çok ucuza ve çok hızlı üretmek üzerine kuruldu. Henry Ford’un “siyah olduğu sürece istediğiniz renkte araca sahip olabilirsiniz” ifadesi bu felsefenin tezahürüdür. 1914 ve 1925 yılları arasında üretilmiş tüm Model T araçlarının rengi siyahtı. Bu tercihin arkasında önemli bir ekonomik gerekçe vardı, boyalar içerisinde en çabuk kuruyan renk siyahtı. Üretimi hızlandırmak için tek renk olarak siyah seçildi. Ucuz ve seri üretim sayesinde T-model orta sınıfın alım gücüne uygun bir “halk arabası”na dönüştü. Model T halen tüm zamanların en çok satılmış araçları içerisinde sekizinci sıraya sahip.  

En iyi mühendislerin çalıştığı, endüstriyel devrimin gerçekleştiği o fabrikada bir gün bir jeneratör arızalanır. Ford’un elektrik mühendisleri arızayı gideremeyince General Electric şirketinde efsaneleşmiş bilim insanı Charles Steinmetz’i fabrikaya çağırırlar. Problemi çözerse Steinmetz çözecektir. Fabrikaya girerken alet çantası yerine bir adet kalem, bir adet defter, bir adet tebeşir ister Steinmetz. Jeneratörün yanına oturur, iki gün boyunca makineyi dinler, defterinde matematiksel hesaplamalar yapar ve sürekli notlar alır. İkinci günün sonunda etrafındaki mühendisler Steinmetz’e artık şüpheli bir şekilde bakmaya başlamışlardır. Makineyi dinleyerek defterinde hesaplamalar yapmaya devam eder Steinmetz. İkinci günün sonunca mühendislerden merdiven getirmelerini ister. Merdivenin tepesine çıkıp jeneratörün üzerine tebeşirle işaret koyar ve mühendislere “işaret koyduğum yerdeki plakayı çıkarıp bobin sargılarını değiştirin” der. Mühendisler Steinmetz’in dediğini yaparlar ve jeneratör kusursuz bir şekilde çalışmaya başlar. Henry Ford da dahil olmak üzere herkes çok mutludur. Steinmetz bu sefer de Ford fabrikalarında efsaneleşmiştir. Ancak Henry Ford’un mutluluğu iki gün sürer.  Çünkü Steinmetz fabrikaya sunduğu danışmanlık hizmetinin karşılığı olarak 10.000 dolarlık fatura göndermiştir. Faturanın üzerinde sadece ismi ve 10.000 dolar bulunmaktadır. O dönem için çok fazla olan bu danışmanlık bedeli fabrikada büyük tepki yaratır. Yetkililer Steinmetz’ten ilk faturayı detaylandırarak yeniden göndermesini isterler. Steinmetz faturayı aşağıdaki şekilde detaylandırır. Jeneratörün üzerine işaret koymanın karşılığı 1 dolar, işareti nereye koyacağını bilmenin karşılığı 9.999 dolar.

İnsanlık tarihinin en çarpıcı faturasıdır bu. Son derece çetrefilli bir dönemden geçiyoruz. Şirketlerimizin karar alma mercilerinde bulunanların geleceği öngörmekte zorlandıklarını biliyoruz. Bu nedenle de bu yazıda işaretleri doğru yerlere koyabilmelerine yardımcı olabilecek birkaç tavsiyede bulunacağım. 

Ekonomik aktiviteyi takip etmek için iki gösterge önereceğim. Bunlardan birincisi PMI endeksi. IHS Markit tarafından oluşturulan İstanbul Sanayi Odası’nın sponsorluğunda hazırlanan PMI endeksi ekonomik aktivitenin en etkili göstergesidir. Endekslerin hesaplanması için düzenlenen ankette, anket katılımcısı firmalara üretim, yeni siparişler, stok düzeyleri, istihdam, tedarikçi performansı ve fiyat trendleri gibi parametrelerin bir önceki dönemde hangi yönde geliştiği (artış/iyileşme ya da düşüş/kötüleşme) ve bir sonraki dönemde nasıl gelişmesinin beklendiği sorulmaktadır. Bu parametrelerin her biri için yayılma (diffusion) endeksleri hesaplanmakta ve bu endeksler kullanılarak PMI rakamına ulaşılmaktadır. Endekste 50,0 eşik değerdir. PMI’ların 50’den büyük olması önceki aya kıyasla bir iyileşmeye ya da artışa işaret ederken 50’den küçük rakamlar önceki aya göre kötüleşme ya da düşüş olarak değerlendirilmektedir. PMI endeksi her ayın ilk iş gününde önceki ay için yayımlanır. Aşağıda PMI endeksinin gelişimi görülüyor. COVID-19 salgınına yönelik önlemlerin etkisiyle Mart ayında 50,0’nin altına gerileyen endeks Nisan ayında 33,1 olarak gerçekleşerek ekonomik aktivitede oldukça sert daralmaya işaret etmişti. Lakin Mayıs ayında 40,9 olarak açıklanan endeks ekonomideki daralmanın sert bir şekilde devam ettiğini ama daralmanın belirgin bir şekilde de hız kestiğini gösterdi. Bu önemli. Temmuz ayının ilk iş gününde de Haziran verisini görmüş olacağız.

Peki 3-4 ay sonra PMI nasıl bir seyir izler? Bu sorunun cevabını da belli bir başarı yüzdesi ile verebileceğimiz bir gösterge var. Her hafta açıklanan bankacılık sektörü kredi büyümesi verisini takip etmelisiniz. Geçmişten biliyoruz, bankacılık sektörü kredi hacmini güçlü bir şekilde artırıyorsa Türkiye ekonomisi hızlı bir şekilde toparlanıyor. 

Toplam bankacılık sektöründeki (kırmızı) kredi büyümesinin resmi enflasyon oranının belirgin bir şekilde üzerinde olması önümüzdeki aylarda PMI endeksinin eşik değer 50,0’nin üzerine çıkabileceğine işaret ediyor. Haftalık bazda takip etmek gerekiyor. Dünyada birçok ekonomi için geçerli olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de V-tipi bir toparlanmaya hazırlanmalıyız. 

Firmalarımız ne yapmalı?
Firmalar yukarıda iki gösterge ile aktardığım V-tipi senaryosuna yönelik hazırlık yaparken ikinci bir siyah kuğu hadisesine karşı da mutlaka önlem almalı (siyah kuğu, gerçekleşme ihtimali göreli olarak düşük ama gerçekleşirse etkisi çok büyük olan olayları temsil eder). 

Bu süreçte tüm firmalar net işletme sermayesi ihtiyacını hesaplamalı. Bunun için yıllık faaliyet giderleri ile üretilen (satılan) malın maliyetini toplayıp elde edilen tutardan nakit çıkışı gerektirmeyen amortismanı çıkarmak gerekiyor. Elde edilen tutarı da firmanın net işletme sermayesi ihtiyaç süresi (gün olarak) ile çarpıp 365’e bölmek gerekiyor. Ortaya çıkan tutan firmanızın net işletme sermayesi ihtiyacıdır. Bunu mevcut net işletme sermayeniz (dönen varlıklar eksi kısa vadeli yabancı kaynaklar) ile karşılaştırmanız gerekir. Mevcut net işletme sermayeniz net işletme sermayesi ihtiyacınızın altında ise farkı mutlaka uzun vadeli yabancı kaynak ile temin etmelisiniz. Firmaları karsızlık değil nakitsizlik batırıyor. 

İçinde bulunduğumuz dönem “müşterinizin müşterisini bil” dönemi. Neyi kastediyorum? COVID-19 salgınını durdurmaya yönelik alınan önlemler birçok firmanın nakit dengesini altüst etti.

Müşterilerimizin ödeme gücünü takip etmemizin yanı sıra domino etkisi riski söz konusu olduğu için mutlaka müşterilerimizin müşterilerini de incelemek gerekiyor. Tahsil edeceğimizi sandığımız şey domino etkisinden dolayı hiç tahsil edilemeyebilir ya da gecikmeli tahsil edilebilir. Günlük bazda hazırlanması gereken nakit akışı projeksiyonlarının mutlaka stres testine tabi tutulması gerekiyor. 

Bir önerim de kur risklerinin yönetimiyle ilgili olacak. Firmalarımız ticari ya da finansal faaliyet gösterdikleri her yabancı para birimi için bilanço hazırlamalıdır. Bu bilançolar firmanın yabancı para birimlerin kur riski taşıyıp taşımadığını, kur riski taşıyorsa bu riskin büyüklüğünü ve yönünü (long ya da short) gösterir. Kur risklerinin çok daha esnek ve düşük maliyetli olan VİOP döviz sözleşmelerinde yönetilmesini tavsiye ediyorum.  

“İnsanlar işe çalışmaya değil, düşünmeye giderler.” Taiichi Ohno
 

Erkin Şahinöz 
ErkinŞahinöz Akademi Kurucusu

Önceki BlogBEYİN: YA SEV YA TERK ET
Sonraki BlogHAYALLERİN
Yorumlar (4)
Emre Korkmaz
27 Haziran 2020

Bu işareti nereye koyacağının karşılığı hikayesinin benzerlerini çok duydum acaba orijinali bu mu?

Resit Kasikara
27 Haziran 2020

Merhaba hocam sayenizde harika bilgiler ediniyorum çok tesekurler saygilar

Cuneyt Bayraktar (cuneytbayraktar@gmail.com)
27 Haziran 2020

Yureginize saglik Altin dan baska kucuk ytirimci icin alternatif var mi Vatan minnattardir

Levent Arık
29 Haziran 2020

Çok önemli bir bilgilendirme. Aklıma gelenleri yazayım istedim. Eğer Üretim firması ise: 1. Ham ve yarı mamül ürünlerin satışa kadar olan bekleme süreleri. Bunun içerisine üretim içerisinde geçen süre de dahil, işin zorluğu ürün bazında bunu hesaplama zorluğu. Maalesef bir çok firmamız CGS hesaplarında bu statüleri doğru bir şekilde hesaplayamamakta. Yani nerdeyse her ürün farklı bir CGS hesabı altında değerlendirilmeli. Yaşayan ürünlerin en çok gelir getiren %80\'i(pareto efficient) üzerinden bu hesap daha kolay yapılabilir ya da maliyete sebebiyet veren %80. 2. Satın alınan ürünlerin gerçek maliyeti: vade süreleri devreye giriyor, bu da yine ürün bazında hesaplanıyor olması lazım. Her ürün ayrı bir proje... 3. VİOP çok önemli. Koskoca elektrik şirketleri bile geçmiş yıllarda döviz dalgalanmalarında çok büyük zararlar yazdı. Gelir-gider kalemleri hangi para biriminde gerçekleşmekte; para cinsi bazında konsolidasyon sonrası VİOP\'u devreye sokmak sağlıklı olur diye düşünüyorum. TL\'nin değerlenmesi de bir risk unsuru olabilir. Özellikle büyük satışların gerçekleşeceği tarihlere dikkat ya da direkt tüketicilere satış yapanlarda fiyat listelerinin yürürlüğe girdiği tarihler. 3. Olası Kayıplar mutlaka SMM\'ye dahil edilmeli. %3-%5 arası uygulamalar gördüm. Sektörel bazda değişebiliyor.

Yorum Yap