DİJİTAL YETMEZLİK

DİJİTAL YETMEZLİK

Homosapiensten bu yana çok şey değişti. 

Google'ın Mühendislik Departmanı Yöneticisi Ray Kurzweil, “İnsan artık eskiyen organlarını 3D printer ile yenileyebilir, telekinezi düşünce gücüyle objeleri hareket ettirebilir, biyolojik özelliklerine yapay zekayı ekleyerek hibrit hayata geçebilir, hatta isterse kendi zihnini buluta taşıyarak sonsuza kadar sanal ortamda yaşamayı tercih edebilecek” diyor. Hem de çok yakında. 2030 yılından söz ediyoruz. Sen bu yolculuğun neresindesin? Cep telefonuna ara ara gelen güncellenme mesajları gibi sen kendinin en son ne zaman güncelledin?  
Yaşanılan COVID-19 salgını insana, hangi yönde değişime hazırlanması gerektiğini öğretti.  Dünya ile tümleşik olabilmenin anahtarının dijital okuryazar olmak olduğunu yediden yetmişe herkes anladı artık. 

ABD’nın araştırma ve analizde uzmanlaşmış en büyük bilgi teknolojisi danışmanlık firması olan Gartner’in Bilişim Teknolojileri Sözlüğü’ne göre, “Dijitalleşme, analogdan dijital forma geçme sürecidir”. Herhangi bir verinin 0’lar ve 1’ler ile ifade edilen ikili veriye belirli bir yapıda dönüştürülmesi” ya da “kâğıt belge ve fotoğraf gibi fiziksel ve analog materyallerin, elektronik ortama taşınması ve depolanabilmesi evresine verilen addır. 

Dijitalleşmek artık bir seçenek olmanın dışında; gelecekte ayakta kalabilmek, mutlu yaşayabilmek, üretebilmek ve verimliliğini koruyabilmek için bir zorunluluk haline geldi. Tüm sektörlerin en az bir evresinde dijitalleşmenin başladığı günümüzde, sağlık sektörünün her aşamasında dijitalleşmenin kaçınılmaz olduğu bir gerçektir. Bilgi teknolojilerine uyumlanmanın hastanelerde üretilen verilerin paylaşımlı kullanımını ve verilen tedavi kararlarının daha gerçekçi olmasını sağladığı gibi, kaynakların da paylaşımına olanak sağlıyor.  

Sağlık sektöründe hizmet veren hastanelerin, kliniklerin ve özel muayenehanelerin dijital süreçlerinin analizini, dijital kanalları hangi seviyelerde kullanmaları gerektiğini bu alanın otoritesi olan Health Information Management Systems Society (HIMSS) (Sağlık Bilgi ve Yönetim Sistemleri Topluluğu) kurumu belirler. Bu topluluk uluslararası ölçütlere göre değerlendirmesini yapar ve hastanelerin dijital derecesini, Electronic Medical Record Adoption Model (EMRAM - Elektronik Medikal Sağlık Kaydı Adaptasyon Modeli) sistemi ile belirler. Böylelikle Geniş Alan Network’ü ile hastanenin dünyadaki yeri, verdiği hizmet kalitesi, yapmış olduğu bilimsel çalışmalar tespit edilmiş olur.  Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre 2019 yılında Türkiye, sağlıkta dijitalleşme başarısı ile HIMSS EMRAM seviye 6 ve 7 alan 177 hastanesi ile Amerika’dan sonra dünya ikincisi ülke olarak büyük bir başarıya imza attı.

Burada Network kelimesini biraz açmakta fayda var.  Bilgi teknolojilerinde iki tür networkten bahsetmek mümkündür. Birinci network her bir hastaneye, muayenehaneye ve kliniğe özel sadece kendi çalışanlarının bilgi ürettiği, kullandığı ve paylaştığı yerel alan ağlarıdır (Local Area Network –LAN ). Örneğin, hastaneye gelen hastanın kayıttan, çıkıştaki reçetesine kadar ürettiği bilgi o hastaneye aittir. Hastanenin insiyatifine bağlı olarak paylaşılır veya paylaşılacak kısmını hastane belirler. İkinci network olarak adlandırdığımız bağlantı ise Geniş Alan Ağlarıdır (Wide Area Network –WAN). Bunlar küresel düzeyde bilgi paylaşma platformlarıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nden bu Network’e bağlı birçok LAN ve WAN üyeliği ile ileri seviye görüntüleme yapılabilir. Ggen teknolojileri, ilaç Ar-Ge çalışmaları ve bu alanlarda üretilen büyük veriye ulaşılabilir. Geleceğin sağlık modelini oluşturacak algoritmalar ile tanışma fırsatı yakalanabilir. 
Sağlık Bilgi Sistemleri (SBS)’yi kullanan her bir bireyin teknoljiye olan yatkınlığı, alınacak sonucun yönünü belirleyecek en önemli unsurdur.

Dijital altyapı nekadar güçlü olursa olsun, kullanıcıların teknolojik yeniliklere yatkınlığı geliştirilemezse istenilen verim alınamaz. Eskiden “para konuşur (money talks)” denirdi,  artık “veri konuşur (data talk)” deniyor. Artık Dataizim diye bir kavram girdi hayatımıza. Demek ki veriyi üreten çiftçiler, veriyi işleyen fabrika ve kurumlar, veriyi analiz eden yöneticiler ve doktorlar bir arada aynı dijital platformlarda IP’den IP‘ye bir bağ kurmak zorundalar. Kurulacak networklerde kimileri istasyon konumunda, kimileri bilgi dağıtımı konusunda var olmayı seçecek. Aynı networkte var olabilmenin yolu aynı protokol ile görüşme sağlayabilecek yazılımsal ve donanımsal yetkinliklere olmak ve dijital okuryazar olmaktan geçiyor.  

Sağlık sektöründe seviyeden bağımsız olarak her çalışanın olmazsa olmazı, dijital okuryazar yetkiniliğini hep güncellemek ve ileri taşımaktır. Bu ne demek peki? Sektörün hiyerarşisinde en üstte bulunan doktorların dijitalleşme seviyeleri kuşak farklılıkları nedeniyle değişim göstermektedir. Bir Bebek Patlaması (Babby Boomer) kuşağı (1945- 1964 arasında doğanlar)  doktor ile bir X kuşağı (19964-1985 arasında doğanlar) doktor ve bir Y kuşağı (1985-1999 arasında doğanlar) doktorun dijital platformları kullanım farklılkları nedeniyle iletişim sorunları yaşadıkları biliniyor. Hastanelerin dijital altyapısında kullanılan onlarca bilgi edinme networklerinin etkin kullanımı, hem yazılım hem de donanım anlamında ileri seviye güncel sürümünüzü kullanmanızla mümkündür. Dijitalleşmek sadece kurumda değil, kişilerden başlayarak olgunlaşan bir süreçtir.   

Bir mühendis olarak hastaneleri dijitalleşme seviyelerine göre kategorize eden global otoritelerin aynı özeni o sistemleri kullanan doktorların dijital seviyeleri için de göstermelerini temenni ediyorum. İletişimin sadece hasta-doktor düzeyinde değil aynı zamanda doktor-doktor ve doktor-yapay zeka düzeylerinde de geliştirilmesi şarttır. Kuşak farklılıkları nedeniyle doktorlar kendi aralarında bile aynı dijital dili kullanamıyorlar. Burada kuşakların temel özelliklerinden biraz bahsedelim ve dikkat çektiğimiz konuyu hikayeleştirelim. 
An itibarıyla hastanelerde üç kuşak ve yapay zeka bir arada çalışmak, anlaşmak ve aynı dijital dili kullanmak zorunda. Kim bu kuşaklar ve hangi özellikleri ile öne çıkıyorlar? Hangi yönlerini geliştirirler ise bu iletişim bağlarını makine dilinde kullanılan 1 ve 0 seviyesine çıkarıp IP’den IP’ye bir iletişim kurabilirler? Bir ön bilgi verelim: 1 ve 0 makinelarda evet-hayır, açık-kapalı, var-yok şeklinde keskin akış diyagramları oluşturan matematiksel modeldir. Her veriyi makine 1 ve 0’lardan oluşan kombinasyonlar ile kaydedip anlamlı veriye dönüştürür. Yani makinelarda gri yoktur. Ya siyahtır ya beyazdır. Makineler, karar verme süreçlerinde, veriyi analiz ederken çok sayıda olasılığı akıl almaz bir hızla yaparak sonuca asgari hatayla, duygularını katmadan ulaşabilmektedirler. Dijital düşünce mantığımızda da bu algoritmanın benimsenmesi ve veriyi analiz etme ve yorumlamada yapay zekanın hız ve kararlı duruşuna saygı duyulması gerekmektedir. Gelecek günlerde bunun bir seçenek değil zorunluluk olacağını unutmayalım.  

Dijitalleşmeyi bir yürüyüş bantı gibi düşünmek lazım. Bulunduğun noktada düşmemek için koşmak zorundasın. Bu nedenle donanım olarak sağlık sektörünün tüm yapmış olduğu yatırımları kullanacak personelin dijital anlayışı ve kendisini güncel tutması çok önemlidir. Bilişim dünyasında çok kısa periyotlar ile teknolojik değişimlerden bahsetmek mümkündür. Hal böyleyken, doktorların öğrenmiş olduğu bilgilerin de güncellenmesi zaruri olmaktadır. Daha dün benimsenen bir tedaviye, bugün olmaz gözüyle bakılıyorsa, dünyanın her tarafında üretilerek dijital dünyaya yüklenen büyük veriyi kullanmaktan başka çare bulunmamaktadır.  O halde en başta doktorlarımızın dijitalleşme süreçlerini en ileri seviyeye taşımaları gerekmektedir. Günümüzde durum böyle mi peki? Maalesef. Yaş, eğitim, yabancı dil seviyesi ve hayat standartlarına bağlı olarak diğer mesleklerde olduğu gibi doktorlarda da dijitleşmeye bakış açısı farklilikları bulunmaktadır. Herkesin çağa eksik gelen yönlerini geliştirmesi, faydayı artırmak bakımından zorunluluktur. Kuşak özelliklerini biraz tanıyarak konuyu daha anlaşılır yapalım,

Birinci kuşağımız 1945-1964 arasında doğan Baby Boomer-Bebek Patlaması Kuşağı (BB kuşağı): Hayat mottoları “Çalışmak için yaşamak” tır. Çok ileri seviye bir akademik eğitim ile üniversitelerini bitiren kuşak, öğrendikleriyle iş yapabilme yetisine sahiptir. İkinci dünya savaşı sonrası tüm kaynaklarda kıtlık yaşandığı için birikim yapmayı en iyi bilen kuşak olarak tanımlanır. Radyo ve televizyonun çok etkili kullanıldığı ancak bilişim sistemlerinin yeni yeni ve sadece endüstri alanında kullanıldığı bir dönem olması sebebiyle bu kuşakta yer alan doktorların dijital mecralara bakışı çok olumlu değildir. Tüm verileri kendi belleklerinde tutabilen çok ileri seviye bir mikro işlemciye sahip, depolama alanlarını yedekli çalıştırabilen ve veriyi hem üretip hem anliz etme aşamasında biyolojik özelliklerini kullanan nadir bir topluluktur. Teknolojiden uzak olmaları ve geleneksel yöntemleri kullanmaları nedeniyle aynı kuşakta olan hastaları ile iyi iletişim kurabiliyorlar. Ancak X ve Y kuşağı doktorlar ve hastanelerin teknolojik alt yapısı onlar için pek birşey ifade etmemektedir. Yeni kuşak doktorların aldıkları akademik eğitim kalitesi her geçen gün düşerken, dijital mecralara olan yatkınlıkları, ileri seviye yabancı dil bilmeleri bu açığı kapatabilmektedir. X ve Y kuşağı doktorlar dünyada alanlarında üretilen tüm veriye kolaylıkla ve anında ulaşabiliyorlar. Bunun sonucu olarak karar verirken sadece eğitim bilgilerini değil, isatistikleri ve araştırmaları da kullanıyorlar. Sayısal veri bazlı karar verdikleri için yanılma oranları da düşük olabiliyor. BB kuşağı doktorları, sistem içindeki farklı kuşaklardaki doktor ve ekiplere çoğu zaman tam güven duymuyorlar. Daha çok hoca niteliğinde olan bu üstadlarımızın, günün birinde güncel sürümlerini indirip, dijitalleşme süreçlerini tamladığını düşünmek bile heyecan vericidir. Dünyadaki benzerlerinin tutumu da farklı değildir. Bu topluluğun o eşsiz akademik bilgilerinin büyük bir havuzda toplanarak paylaşıma açılmasının ve verinin analiz edilerek teknolojiyle yoğrulmasının birçok yeni yetişen doktora ilham vereceği kanaatindeyim. Bilgi sadece kendi içinde kaldığında, yerel ağlarda kullanılabiliyor, geniş ağlarda faydalanmak için verinin dijital dünyada gezinmesi şarttır.

Şimdi teşhis koyma sırası biz bilişim mühendislerinde sevgili hocalarım. Bu durumu yaşayan hekimlerimize yüksek müsaadeleri ile şöyle bir tedavi öneriyoruz.  

Bu üstadlarımız her gün düzenli olarak dijitalleşmeli, dijital okuryazar olmalı. Hastane otomasyonunu öğrenmeli ve dünyada sağlık alanındaki tüm bilgi ve belgelere ulaşım yollarını kullanabilir seviyeye gelmeli. Yani kendisinin sürümünü her altı ayda bir güncelleme geldiğinde indirip yüklemeli ve hep güncel kalmalıdır. Bu kuşak torunları ile en iyi anlaşan kuşak özelliğini taşıyor. Torunlar ya Y kuşağı ya da Z kuşağı. Dijital mecraları kullanımı alfa seviyesinde olan torunlarundan yardım alabilirler. Hocam yol açıcı, vizyoner ve mentör olmalısın, Y’yi bulmak için X’in fikirlerine en doğru değeri vermen ve gidiş yolunu göstermen gerekiyor. Limit sonsuza giderken Y’ye pozitif yönden yaklaşmalısın ki geleceğin bilim insanlarını yetiştirmede etkin çok büyük olsun. İleri seviye dijital platformları kullanmaktan korkmamalısın. Onun senin tecrübene, senin onun en güncel sürümüne ihtiyacın var ki her ikinizin de en etkili versiyonu ortaya çıksın. Belki dijital dünyanın nimetlerini kullanarak sen de evden çalışabilirsin. Bugün dijitalleşmiş cerrahların, oturdukları yerden robotik cerrahi dijital altyapısını kullanarak, dünyanın başka bir ucundaki hastayı ameliyat edebildiklerini görmedik mi? Daha neler olacak…


Burada bir parantez açmamızda, BB kuşağı hocalarımıza destek çıkmakta fayda görüyorum.  Dijital Yetmezlik belirtisi gösteren birçok X kuşağına da rastlamak mümkündür. Y kuşağından yüzde yüz eminim, dijitalin içinde doğdukları için onların analog tarafları neredeyse hiç yok. Onların da yapay zekaya olan bu düşkünlükleri ve zamanlarının çok büyük bir bölümünü dijital mecralarda geçirmesi çok tercih edilen bir durum değil. Ama bu başka bir yazının konusu. Bunu “Dijital detoks” başlıklı başka bir makalede ele alacağız. 


Konuya geri dönecek olursak; sevgili BB kuşağı, eğer bunları yapmazsan, sadece belli bir süre daha dijital ortamlarda analog olarak varlığını sürdürebilirsin. Uyumlanmazsan büyük veri seni de yutacak. 

Sonuç olarak; Google'ın Mühendislik Birimi Yöneticisi Ray Kurzweil’in öngörülerinde belirttiği gibi, “2030 yılında yapay zeka dünyada 800 milyon kişinin işini elinden alacak, buna sağlık sektörünün de büyük bir kısmı dahil… Aynı yıllarda insan birçok organını yapay organlar ile ya değiştirecek ya da modifiye edecek ve hibrit olarak yaşmını sürdürecek, hatta zihnini buluta yükleyerek sonsuzluğa kadar yaşamı tecrübe edecek.”.

Teşhis doğru olmazsa, tedavi de doğru olmaz, tedavi doğru olmazsa hem kaynak israfı olur hem de hasta israfı kaçınılmazdır. Yeni hastalığımız Dijital Yetmezlik. Aşısı yok, zamanla bağımlılık geliştirmen şart.

Pınar kabil
ErkinŞahinöz Akademi Danışmanı

 

Önceki BlogFIRFIR YOK ARKADAŞLAR!
Sonraki BlogDEFI
Yorumlar (0)
Yorum Yap